Muzlarda Mantar Hastalığı
Muzlarda mantar hastalığı, Global Risk boyutuna geldi.
Hastalık Muzları 5 ila 10 Yıl İçinde Yok Edebilir!
Amerikan Populer Science Dergisi yeni yayınladığı bir makalede Muz Yetiştiricilerinin yaşadığı Muzlarda Mantar Hastalığı riskinin global anlamda tüm muz üretimlerini etkilediğini kaynaklarıyla açıklamış.
Amerika Davis Californiya Üniversitesi ve Hollanda’da çalışmalar yürüten bilim adamları muz ağaçlarını tehdit eden bu üç farklı muz mantar hastalığının, muz üretimini tüm dünya genelinde her yıl %40’lara varan oranda azaltmakta olduğu raporlanmış durumda.
Küresel olarak muzlarda mantar hastalığı ile mücadele ve korunma yöntemleri için çalışmalar başlandığı belirtilen çalışmada, Sigatoka adı verilen ve üç çeşit mantardan kaynaklanan mantar hastalığı saptanmış. Bu hastalık, halihazırda muz verimini her yıl yüzde 40 oranında azalttığının tespit edildiğini bildirilmiş.
Davis California Üniversitesi’nde ve Hollanda’da çalışan bilim insanları, ilk defa üç Sigatoka çeşidinin genomlarını sıralamışlar; bunlar, sarı Sigatoka (Pseudocercospora musae), eumusae yaprak lekesi (Pseudocercospora eumusae) ve siyah Sigatoka (Pseudocercospora figiensis) isimlerini taşımakta.
Mantar çeşitlerinin aslında daha tehlikeli hale geldiğini ve artık sadece muzun bağışıklık sistemini değil, metabolizmasını da ele geçirdiğini bulmuşlar.
Bu çalışma haricinde başka bir mantar hastalığı çeşidi olan Panama hastalığı, geçtiğimiz yıllarda karantina önlemlerini aşarak Güney Asya, Afrika, Orta Doğu ve Avustralya boyunca yayılmış ve yine muz ekinleri için ciddi bir tehdit oluşturmuştu.
Konu hakkında devam eden araştırmada yer alan Ioannis Stergiopoulos yaptıkları çalışmaları açıkladı:
“En ciddi üç muz mantarı hastalığından iki tanesinin, muzun metabolik yollarını daha iyi yöneterek ve muzdaki besinlerden faydalanarak daha ölümcül hale geldiğini gösterdik.”
“Patojenin ve konak bitkinin metabolizmasındaki bu paralel değişim, şimdiye kadar gözden kaçmıştı. Bu durum, adaptasyon sürecinin ‘moleküler parmak izini’ temsil ediyor olabilir”
“Bu durum, bilim camiasının; patojenler ve onların bitki konakları arasında bulunan benzer mekanizmaları araştırması için bir uyarı niteliği taşıyor.”
Araştırmacılar muz ağaçlarının hastalığa sebep olan mikrop türlerine karşı çok savunmasız durumda olduğunu belirtirken, en büyük etkilenmenin Cavendish çeşidi muz ağacı olduğunu raporlanmış.
Cavendish – Türkiye’de Kavendiş olarak bilinen cins muz ağaçları, tohum yerine filiz aşısıyla yetişiyor olmaları dolayısıyla tüm dünyada ticari muz yetiştiricilerin tercih ettiği bir cins. Bu cins muz bitkilerinin hepsi filiz aşısı yöntemi ile çoğaltıldığı ve bu sebeple aynı genotipe sahip oldukları için bu mantar grubundan etkilenme oranlarının çok yüksek seyrettiği açıklanmış.
Bu mantarlar, muz ekinlerine bulaşma konusunda inanılmaz derecede becerikli ve bulaştığı zaman mahvedici oluyor. Hem toprak hem de su ile geçen F. oxysporum cinsi başka bir mantar, toprakta 30 yıla kadar uyku halinde kalabiliyor ve yetiştiricilerin kendi ekinlerinde bunun olup olmadığını bilmeleri, titiz bir tahlil (ki böyle bir şey yok) olmadan neredeyse imkansız. Bir kez uygun bir konağa tutunduğunda, kök sistemine ulaşıyor ve bir bitkinin ana su taşıyıcıları olan odun dokusuna kadar gidiyor.
Mantar buradan bitkinin damar sistemine müdahale ederek, hızlı bir şekilde solmasına ve susuzluktan dolayı korkunç bir sarı-kahverengi renge dönmesine sebep oluyor.
Daha sonra bitki susuzluktan dolayı çok hızlı bir şekilde ölüyor.
Nasıl Mücadele Edilecek?
Cavendish – Kavendiş türü tücari muz ağaçlarına sahip yetiştiricilerin, bu yıkıcı mantar hastalığına karşı biyolojik önlemler bulunanan kadar mutlaka ağaçlarının bağışıklık sistemlerinin güçlü tutmaları, içeriğinde mikrobiyal enzim ve faydalı bakteriler, mantarlar barındıran organik gübreler ile ağaçların güçlendirilmesi gerektiği belirtilmekte.
“Cavendish muz bitkilerinin hepsi bir bitkiden geliyor ve bunlar birbirinin kopyası olduğu için, hepsi de aynı genotipe sahip. Bu durum bir hastalık reçetesi gibi” diyor Stergiopoulos.
Diğer bir deyişle; tek bitkiyi öldürebilen bir hastalık, hepsini öldürebilir. Aynı şey 1950’li yıllardan önce de olmuş fakat o zaman şanslıymışız, çünkü elimizde başka bir seçenek varmış.
Peki ne yapmamız lazım? En iyi çözümlerden biri; sevdiğimiz ve her yerde bulabildiğimiz Cavendish çeşidinin dışında yeni bir muz çeşidi geliştirmek olabilir.
Fakat bunun için zaman ve büyük miktarda para gerekiyor. Üstelik, sonuç da alamayabiliriz.
Bilim insanları bunun yerine, Cavendish muzlarının genetik dizilimini değiştirerek onları mantarlara karşı daha dirençli hale getirebilirler veya mantarın, muzun metabolizmasını ele geçirmesini önleyen yeni ilaçlar bulmaya çalışabilirler.
Her iki durumda da, muzların başı dertte; hem de çoğu insanın farkına varmadığı kadar… Bu yüzden, dışarı çıkın ve hâlâ makul bir fiyata bulabiliyorken, bu altın lezzet parçalarının değerini bilin; çünkü eğer muzların kurtulmasına yardımcı olsak bile, sonsuza kadar bu denli bol olmayacaklar.
%100 Solucan Gübresi Bitkide Direnç Sağlar
Doğru yöntemlerle üretilmiş %100 Solucan Gübresi (Worm Castings) “lumbricin I” adı verilen özgün bir antimikrobiyal peptid içerdiğinden, tüm dünyada çok tahripkar özellikteki hastalık etmenlerinin bitki gelişimi, kalitesi ve verimi üzerindeki yıkıcı ve tahripkar etkisi olan
Pseudomonas putida, Erwinia herbicola, Mycobacterium liquefaciens, Staphylococcus gallinarum bakterileri ve Sclerotinia sclerotiorum, Aspergillus humicola, Aspergillus fumigatus, Alternaria alternata, Penicillium brevicompactum, Verticillium dahliae, Fusarim oxysporum ve Aspergillus niger fungusları Pythium, Rhizoctonia gibi toprak kaynaklı hastalık etmeni olan zararlı mikroorganizmalara karşı geniş spektrumlu bir antimikrobiyal etki göstermekte bakteri ve fungusların çoğalmalarını baskılayıcı bir tutum sergilemektedir.
EkosolFarm Solucan Gübresi’nin bitki bağışıklık sistemi güçlendireye destek olan faydalı bakteri ve mantarları listesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Araştırmanın orijinaline Davis California Üniversitesi’ PLOS Genetics bülteninden ulaşılabilmektedir.
https://journals.plos.org/plosgenetics/article?id=10.1371/journal.pgen.1005876